
https://www.facebook.com/kibrisgazetesi/videos/1595400461303703/
İsias Otel davasında uzman tanık olarak dinlenen DAÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, 72 kişiye mezar olan otelin yapısı ile ilgili ürkütücü detayları açıkladı.
59 kolon göçtü… Prof. Dr. Serhan Şensoy, bütün detayları modellediklerinde görgü tanıklarının ifadesinde de olduğu gibi yapının 16’ncı saniyede yıkıldığını ifade ederek “Elektrik kesintisi ve veri aktarımındaki aksaklıklar nedeniyle AFAD tarafından yarım alınabilen yaklaşık 20 saniyelik kaydın 16. saniyesinde 59 adet kolonun kesme güvenliğini sağlamadığı için göçtüğünü gördük.” dedi.
Yapım hataları… “Kolonların ve kirişlerin uçlarında etriyelerin daha sık konulması şartı vardı, bunu yapımda görmedik. Etriyelerde 135 derece bükülmesi gereken kancaların yapılmadığını gördük. Sadece bizim değil tüm raporlarda bunlar yapım hataları olarak altı çizilen noktalardı. Yapılar betonarmedir, donatı ve betonun aderansı çok önemli ve bu yapıda beton kalitesi gözle görülür düzeyde berbat durumdaydı.”
Cemre CEMALİ
Doktorasını ‘Doğrusal Olmayan Dinamik Sistemlerin Stabilitesi’ üzerine yaptıktan sonra 1999 yılında öğretim üyeliği görevine başlayan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, 1999 Gölcük Depreminden sonra mevcut yapıların deprem performansının değerlendirilmesi üzerine bir takım araştırmalar yaptı.
Mevcut yapıların değerlendirilmesi, düşey içmenin yapılara etkisi ve yapıların stabilitesi üzerine depremlerin etkisi ile ilgili bir birçok araştırması olan Şensoy, Kıbrıs’a özgü korozyona maruz kalmış yapıların deprem performansı ile ilgili de çok önemli çalışmalarda bulundu.
Deprem sırasında dinamik etkiler altında yapıların stabilitesini nasıl yitirdiğini ve buna etken olan parametreler üzerinde de ayrıca çalışmalar yürüttü.
6 Şubat depremine içerisinde Şampiyon Melekler Takımımızın da bulunduğu Adıyaman’daki Grand İsias Otel’in yıkılmasıyla ilgili davada uzman tanık olarak dinlenen DAÜ İnşaat Mühendisliği bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, 6 Şubat depreminde Grand İsias Otel’in 16. Saniyede yıkıldığını ifade ederek yönetmeliğe de uymayan unsurları ve yapım hatalarını KIBRIS’a anlattı.
“DAÜ Ön Raporu hazırlandı”
İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, 6 Şubat depreminden sonra İsias Otel ile ilgili araştırmalara nasıl başladıklarını anlatarak ilk olarak deprem sırasında Hatay’da olan DAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Cemal Geneş’in Adıyaman’daki İsias Otel enkazına ulaştığını, incelemelerde bulunduğunu ve bir takım görseller ve veriler topladığını belirtti.
Şensoy, bu verileri deprem kayıtları ile de birleştirerek genel bir değerlendirme raporu hazırladıklarını ve 18 Şubat 2023 tarihinde ‘DAÜ Ön Raporu’ başlığı altında bu raporu sunduklarını anımsatarak “Henüz bina projesini bilmiyorduk. Oldukça kısıtlı veri ile yapılan bir çalışmaydı. Yapının bu şekilde göçmesi ile ilgili genel bir değerlendirme sunduk ailelere. En başından beri DAÜ ön raporu mahkemede yer aldı. Özellikle bilirkişi raporlarında da referans verildi.” dedi.
Şensoy, o dönemde bina projelerine ulaşmaları ve bina projeleri ile ilgili detaylı veriler elde etmeleri halinde daha sofistike modeller hazırlayarak birtakım analiziler yapabileceklerini dile getirdiklerini ifade ederek, “Bizim ön raporumuz vardı ve basından da takip ettiğimize göre Karadeniz Teknik Üniversitesi bilirkişi raporunda “DAÜ Ön Raporu’na” atıfta bulunmuştu. Bizim yazdıklarımızı teyit edecek nitelikle bir rapor ortaya sunmuşlardı” diyerek bu nedenle Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin hazırlamış olduğu ilk bilirkişi raporunu inceleme ihtiyacı hissettiklerini anlattı.
Asansör ve yarattığı etki
Raporu incelediklerinde asansör ile ilgili bir detayın dikkatlerini çektiğini kaydeden Şensoy, şöyle devam etti:
“6 Şubat depreminden sonra İsias’ta hayatını kaybeden rehber ekibinin ailelerinden bana bina ile ilgili fotoğraf gönderenler olmuştu. Bu fotoğraflardan binanın asansör kapılarının nereden açıldığını, asansörün nerede olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin modelini incelediğimde ise tek bir asansör ve farklı yere açılan bir asansör olduğu gözüme çarptı. Bunun üzerine eğilerek incelemek istedik ancak projelere ulaşmamız gerekiyordu.”
Şensoy, birinci duruşmadan sonra Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nin de katkılarıyla avukatlarla birlikte Adıyaman’a gittiklerini ve adliye sarayında projeleri incelediklerini ifade ederek elde ettikleri verileri şu şekilde anlattı:
“Yapının 1993 yılında apartman olarak tasarlanarak ruhsat aldığını ve bir asansörü olduğunu, ancak 2001 yılında otele dönüştürülmek üzere sadece mimari bir tadilat projesi yapıldığını ve asansör eklendiğini gördük. Bu bulgu bizim için son derece önemliydi. Çünkü asansör eklenmesi demek; karkas olarak bırakılan inşaatta döşemeler yani plaka denilen betonarme elamanlarda sonradan boşluklar açılması anlamına geliyordu.”
Şensoy, yapı davranışının bir bütün olduğunu unutmamak gerektiğine dikkat çekerek, “Betonarme sistem bir bütündür. Dolayısıyla herhangi bir elemana müdahale edilmesi durumunda yapıya gelen deprem kuvvetlerin değişeceğini kabul etmek durumundayız.” vurgusunu yaptı.
“Ürkütücü detaylar var”
Bununla ilgili statik raporları kontrol etmek istediklerini ancak ellerinde Halil Bağcı tarafından el yazısı ile yazılarak binanın otele dönüştürülmesine uygunluk veren rapor olduğunu belirten Şensoy, o raporda ürkütücü detaylar olduğunu söyledi.
Şensoy, 1993 yılında belediyeden 10 kat olarak bina ruhsatı alındığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Halil Bağcı’nın raporunda ‘binanın statik projesi 14 kat olarak çözüldü dolayısıyla kolonlarda kullanılan donatı miktarı analiz sonucunda elde ettiğimiz boyuna donatı gereksinimi bundan daha az. Çünkü yapı 14 kat değil de daha az katlı hale geldi.’ şeklinde bir mütalaada bulunuyor.
1993 yılında belediyeden 10 kat olarak bina ruhsatı alındı. Bodrum, zemin, asma kat ve 7 kattan oluşuyordu sonradan bir kat daha ilave edildi o ayrı ama 2001 yılında rapor bu şekildeydi.. Bu tablo bizi biraz ürküttü çünkü 1998 yılı deprem yönetmeliği 1975 yönetmeliğinden farklı bir felsefe ile depreme dayanıklı yapı tasarımı kuralları getirmişti.. Bu noktadan geriye gittiğimizde şunu görüyoruz; 1975 yönetmenliğine göre 1993 yılında bina analiz ediliyor. O zamanki analizlerde bir sıkıntı yok çünkü o zaman Adıyaman merkez ilçesi 4. derece deprem bölgesiydi.
Şensoy, yine de 1975 yönetmeliğinde deprem kuvvetlerine daha dayanıklı düşey elemanlar kullanılmasının önerildiğini ifade ederek “asmolen tipi denilen tek yönde küçük küçük kirişlerle bağlanan bir döşeme sistemi kullanılıyor ve çoğunlukla da yatık kirişler tarafından taşınıyor. 1975 yönetmenliği böyle bir sistem kullanıldığında daha çok katlar arası ötelenme yapabileceği için perde duvarı kullanmasını yani daha dayanıklı düşey elemanlar kullanılmasını öneriyor. 4. derece deprem bölgesinde 21 katın üzerinde asmolen döşeme sistemi olan yapılar yapılamayacağı noktasında da sınırlıyor. Ancak bu yapı 21 metrenin üzerinde bir yapıydı” vurgusu yaptı. Dolayısıyla binada 1975 yönetmeliğine de uymayan unsurlar ve yapım hataları olduğunu kaydeden Şensoy, bu hataları şöyle anlattı:
“Örneğin; kolonların ve kirişlerin uçlarında etriyelerin daha sık konulması şartı vardı ki bu projede de vardı ancak bunu yapımda görmedik, etriye sıklaştırması yoktu. Etriyelerde 135 derece bükülmesi gereken kancaların da yapılmadığını gördük. Sadece bizim değil tüm raporlarda bunlar yapım hataları olarak altı çizilen noktalardı. Yapılar betonarmedir, donatı ve betonun aderansı çok önemli ve bu yapıda beton kalitesi gözle görülür düzeyde berbat durumdaydı.”
“Yapım hatalarına ek proje hataları da vardı”
Yönetmeliğe rağmen kesme kuvvetlerine karşı gelecek etriyelerin ve yapının göçmesini engelleyecek etriye aralıklarının oldukça fazla olduğunu yani sünek yapı tasarımı ilkelerine uyulmadığının altını çizen Şensoy, yapım hatalarına ek olarak proje hatalarının da olduğuna dikkat çekti.
Şensoy,“1975 yönetmeliğinde asmolen kullanılması neticesinde bir sınırlama getirilmişti, 1998 yönetmeliği 1.ve 2. derece deprem bölgelerinde bu tür yapıların yapılmasını yasaklıyor. Ancak bir koşulda müsaade ediyor.
O da deprem kuvvetlerinin yüzde 75’ini alacak şekilde perde duvar düzenlemesi yapılması şartıdır. Neredeyse tamamını alacak perde duvarlar olması gerekirken; bir yönde tek, diğer yönde sadece iki tane perde duvar var o da servis asansörü için oluşturulan perdeler. Ancak daha önce de vurguladığım gibi bu bölgede ek asansör için
döşemeler kırılıyor.” diyerek bu yapıda perde duvarların da oldukça sınırlı olduğuna ve döşemelerde yapılan tahribat neticesinde sınırlı etki ettiklerine vurgu yaptı.
Deprem yönetmenliğine uymayan çok unsur olduğunu söyleyen Şensoy,“Örneğin; 2016 yılında bir kat ekleniyor. Bu katın betonarme mi? çelik mi? olduğunu anlamamız oldukça zor çünkü projesi yok. Bu bir tartışma konusu. Betonarme olunca daha ağır oluyor. Karşı taraf ‘hayır, çelik yapıydı sadece üstünü kapattık’ diyor.” ifadelerini kullandı.
Şensoy, hazırladıkları modelde kanıtlanmış verileri dikkate aldıklarını belirterek yaptıkları analizde yapının burulduğu sonucuna vardıklarına dikkat çekerek “Gazi Üniversitesi’nin raporuna baktığımızda; statik yöntemle bir analiz yapıyorlar ve yapının neredeyse 1998 yönetmeliğini çok iyi sağladığı sonucuna varıyorlar. Çünkü bu analizlerde yapıda burulma etkisi ve kesme kuvvetlerinden dolayı göçme ihtimali göz ardı ediliyor.” dedi.
Prof. Dr. Şensoy, özellikle deprem kayıtlarının Adıyaman Merkez İlçede kayıtlarının alınmasında yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu bölgeye uygun kayıtların kullanılarak yapıya 6 Şubat 2023 04:17’de etki eden depremin 1998 Deprem Yönetmeliği ile karşılaştırıldığını ifade ederek yapının bu yönetmelik şartlarının ön gördüğü deprem kuvvetlerine dayanmadığını bir kez daha teyit ettiklerini açıkladı.
“Yapı 16. saniyede yıkıldı”
Bütün bu detayları modellediklerinde görgü tanıklarının ifadesinde de olduğu gibi yapının 16. saniyede yıkıldığını söyleyen Şensoy, şunları söyledi:
“Bina ile en yakın istasyon arasında yaklaşık 900 metre fark vardı. Elektrik kesintisi ve veri aktarımındaki aksaklıklar nedeniyle kaydı AFAD tarafından yarım alınabildi. Yaklaşık 20 saniyelik kaydın 16. saniyesinde 59 adet kolonun kesme güvenliğini sağlamadığı için göçtüğünü gördük. Bina öne doğru gidiyor, buruluyor ve göçüyor. Tam da 16. saniyesinde hem ön tarafta hem de güney batı tarafındaki kolonlar göçüyor. Bu bizim 19 Nisandaki pozisyonumuzdu.. Binanın 1998 deprem yönetmenliği şartlarını, özellikle de kesme dayanımı ve sünek davranış açısından oldukça zayıf olduğunu ve bunun 2001 yılında tespit edilip ya yıkılıp yeniden yapılması ya da güçlendirilmesi gerektiğini vurguladık. Bu dikkate alınmadığı için bu ihmalin sonucunda 6 Şubat 2023’te bina göçtü.”
Şensoy, 26 Nisan 2024 tarihindeki duruşmadan önce belediye dosyalarından elde edilip, mahkemeye sunulan programın çıktılarını yeniden inceleme fırsatı elde ettiğini belirterek o programda binanın 1998 deprem yönetmenliğine göre analiz edildiğini gördüklerini söyledi.
Analiz sonuçlarında kolonların kesme güvenliğinden, kolon tasarımlarından ne elde edildiğini görmek istediklerini kaydeden Şensoy, “Bizim tam da vurguladığımız gibiydi. Kolonlarda etriye aralığı gereksiniminin 10 cm-12 cm bazı yerlerde 15 cm olması gerektiği o analiz sonuçlarında da görülüyor. O kolonların da 19 Nisan 2024 tarihinde sunduğumuz raporda göçtüğünü tespit etmiştik. Yapının 1993 yılındaki projesinde etriye aralığı olması gerekenin iki katı yani 20 cm. Bu görülmüş çünkü o kısımlar belediye dosyasındaki çıktılarda işaretlenmiş olarak duruyor.” dedi.
“Göz ardı edilmiş”
Şensoy, kolonların boyuna donatılarına bakıldığında Halil Bağcı tarafından el ile yazılan raporda 1993 yılındaki projede normalden daha fazla donatı olduğunu belirttiğini ve belediye dosyasında bulunan bu analiz sonuçlarını baz aldığının görüldüğünü ancak şartları sağlamayan etriyeleri ise hiç dikkate almadıklarının altını çizerek “işaretlendiğine göre etriyelerin yetersiz olduğu da görülmüş ancak kapatılıp bir kenara konulmuş, yani göz ardı edilmiş.. Bile isteye kasten yapıldığını düşünüyorum çünkü o gördüğümüz işaretler belediye dosyasından alınan işaretler… Rapordan sonra tespit ettiğimiz bu olay beni oldukça ürküttü çünkü bir yetersizlik var biliniyor ancak dikkate alınmıyor” dedi.
Kontrol edilmeyen bir çok nokta daha olduğunu, en basit analizde yetersizlik görülmesine rağmen göz ardı edildiğinin altını çizen Şensoy, “Sadece işlerine gelen kısım el yazı ile yazılıyor ve buna binaen de yapıya ruhsat verilerek otele dönüştürülüyor. Döşeme açılması ile de yapı daha da kötü hale getiriliyor”
Şensoy, 72 kişiye mezar olan İsias’ta sonucun göz göre göre ard arda hem yapım hem proje aşamalarında yapılan hatalar nedeniyle geldiğinin altını çizdi.
“Ek rapor hazırladık”
Prof. Dr. Serhan Şensoy, ‘mahkemeden sonra mı belediyenin dosyasına ulaşabildiniz?’ Sorusuna şu şekilde yanıt verdi:
“Biz raporumuzu 19 Nisan’da sunmuştuk mahkeme 26 Nisan’daydı o arada dosyada bulunan o dönemki analiz sonuçlarını da inceledik.19 Nisan’da sunmuş olduğumuz raporda o detaylar yoktu. Çünkü bu analiz çıktılarının nereden geldiğini bilmiyorduk, daha sonra bunu avukatlara sorup Belediye dosyasında bulunan bir evrak olduğunu öğrendik ve tekrar inceledik. Yönetmelik şartlarının sağlanmadığının görüldüğü sayfalarda işaretler olduğunu gördüğümüzde bunun bilindiği ancak dikkate alınmadığı sonucuna vardık. Bunu mahkemede ancak sözlü olarak bahsedebildim. 3 Mayıs 2024’te de ek rapor hazırlayıp özellikle son söylediğim kısmı da açıklayacak şekilde ailelerin avukatlarına gönderdik. Avukatlar değerlendirip kuvvetle muhtemel mahkemeye sunacak ve bunun sonraki bilirkişi raporuna ışık tutacağını ümit ediyorum.”
Şensoy, yapım hatalarından proje hatalarına kadar birçok sıkıntı olduğunu belirterek “biz hem yapım hatalarını belirttik hem de daha ziyade proje ve analiz sonuçları ile uyumlaştırmaya çalıştık. Sonuç belli bina göçmüş, binanın neden göçtüğünü araştırıyoruz dolayısıyla sisteme giren her veri bizim için değerlidir. Şu ana kadar her veri en başından beri doğru değerlendirmeleri yaptığımızı gösteriyor. Yapı ani ve seri bir şekilde göçüyor. Ek tadilatlar nedeniyle de kum yığını denilen bir hal alıyor.” vurgusu yaptı.
“Yapı göçme ötesi durumuna geldi”
Gerçekleştirdikleri iki simülasyon olduğunu, yapının kesme kuvvetlerinin etkisini dikkate alınmadığı modelin aslında yapının proje bazında oldukça güçlü olduğunu ancak yapım hatalarından dolayı yıkıldığını gösterdiğini belirten Şensoy, gözlemlerini şu şekilde özetledi:
“Etriye etkilerini de göz önünde bulundurduğumuzda, ek modelleri koyduğumuzda ve daha sofistike analizler yaptığımızda yapının burularak hareket ettiğini, gelen kuvvetler altında arka arkaya hızlı şekilde kolonların göçtüğünü, yük alamayacak duruma geldiğini tespit ettik. Yapının herhangi bir yatay kuvvete karşı koyamayacak duruma geldiğini ve deprem yönetmenliğindeki tanım itibarıyla göçme ötesi durumuna geldiğini gözlemledik.”
Fotoğraf-Video/ Umut Ekin ŞAHİN
Yorumlar kapalı.